2 Ağustos 2013 Cuma

Alper Kamu Cehennem Çiçeği - Alper Canıgüz


Alper Canıgüz'ü ilk olarak Gizli Ajans ile tanıdım ama açıkçası eğlenceli bulmama rağmen samimiyetsiz bir absürdlük kitabıydı bence o. Şimdi üstüste Oğullar ve Rencide Ruhlar ve bunu okuduktan sonra bu iki kitaptaki kurgu benim okuyucu aklıma çok daha yakın Gizli Ajansa kıyasla.

Şöyle açıklayayım: İlk kitapta da bunda da Beşiktaş'ta meyhanede ya da evde kurulan içki sofraları ve kişilerin birbiriyle uğraşması diyeyim en hafif tabiriyle, Gizli Ajans'ta Mykonos'a gitmeden önce de vardı ama bu laf sokmalar, atışmalar bile daha samimi geldi, Gizli Ajans'takinden. "Gizli Ajans ile bu seri karşılaştırılır mı mal mısın?" diyene de saygı duyarım. Yani saygı duymam öyle konuşursa da karşılaştırılabilir de karşılaştırılamaz da diye cevap veririm.

Bence ilk kitaptan bile daha başarılı bir 2. kitap. Hiçbirşeye kendimi aşırı kaptırmama ve karşıdakinin argümanlarını dinlemeden öyle atıp tutmama huylarıma rağmen ayrıca kitap okuma konsantrasyonum oldukça düşük olsa da Alper Kamu sevdiğim bir karakter haline geldi ve bu kitap da daha da oturmuş.

Dünyayı omuzlarinda tasıyan kızın hikayesi sonuna çok güzel olmuştu gerçekten. Alper Kamu'nun babasının nasıl bu kadar iyi baba gibi baba ama nasıl bu kadar puslu, her an intihar edebilecek bir karakter gibi algıladığımız hakkında da bilgiler aldık bu kitapta.

Kontrol ettikten, kesinleştirdikten sonra yazmam gereken birşey ama burası nasıl olsa kendime hatırlatma yapmak için oluşturduğum bir yer. Yazayım: 1. ve 2. kitapta da geçen Kız Tevfik (Fikret miydi acaba) Mahir Ünsal Eriş'in 2 kitabında ayrı perspektiflerden aynı hikayeyi anlattığı Genelev- Çocuk konulu hikayedeki Kız Tevfik karakterine bir gönderme mi acaba? Tabi sanırım ilk kitapta(2009) da geçiyordu Kız Tevfik, bu durumda Mahir Ünsal Eriş ilk kitabı "Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde'de "(2012 - Bu kadar güzel kitap ismi de zor görülür) kız Tevfik karakterini alıp geliştirip, başkalaştırıyor. (edit)

Tabi bu bağlantı büyük ihtimalle yok, hatta belki birinde Fikret birinde Tevfik (aklım nasıl da karışmış, birleştirince Tevfik Fikret, tam bir disfonksyon aslında) ama bu aralar aslında son 2-3 yıldır nasıl da düşük konsantrasyonda okuduğuma bir örnek: Bilerek yapmadım ama amaan nolacak diyerek, Mahir Ünsal Eriş'in hikayenin ilerlemesi bakımından değil de perspektifin değişmesi bakımından devam niteliğinde sayılabilecek 2. kitabını ilkinden önce okudum. Sonra kafa gitti tabi bende.

Sayılarının ve kalitelerinin artması memnuniyet verici olan yeni dönem Türkiye edebiyatı kitaplarına aşırı yönelerek benzer şeyler okumak güzel ama kolaya kaçmak oluyor. Özge'yle "yazarın yazdıkları, karakterinden bağımsız değerlendirilebilir ve sevilebilir mi?" konulu kadim tartışmamızın örneği Murat Menteş'e şans verdikten ve Ercan Kesal - Peri Gazozuna okuduktan sonra biraz uzaklaşmak gerek bu sulardan, bir hava alıp gelmek.

Bu kitapla ilgili bir de şöyle birşey var; D&R'dan internetten aldık, imzalı geldi, nasıl olduysa. Özge'nin bunu görüp, şaşırıp, anlamaya çalıştığı birkaç saniyedeki hal ve hareketlerini hiç unutmam sanırım.








  • Neyi beğendin? - Artık kafamda 5 yaşında, olgun, hangi durumda ne yapar bilebileceğim, hiç büyüyemeyecek bir çocuk var. 
  • Seri devam eder mi? - Bilmiyorum ama Baba üzerine gidilsin, mesela gençliğine dönülsün isterim.
  • Kafanda soru işareti? - Yazı karakteri büyüklüğü ve satır boşlukları kitabı 30-40 sayfa şişirmiş. Kağıda acımakla birlikte nedenini merak ettim.
  • Aklında ne var? -  "Kısa 20. YY Tarihi'ni" yeni dönem Türkiye edebiyatı arasına daha çok sıkıştırmak.
edit: Gerçekten de biri Fikret biri Tevfik'miş. Ama Gizli Ajans'taki rakı sofrası ve laf sokma muhabbetlerini karşılaştırmamda bir keramet varmış. Rakı sofrasında oturanlar yine aynı isimler: Kız Tevfik, Tahtakafa, Amcabey.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder